Bir Çarşamba günüydü, Galatasaray’ın Şampiyonlar ligi maçı vardı, PSV ile oynayacaktı cimbom. O maçı seyretmek büyük bir zevk olacaktı benim için, hayır Galatasaraylı değilim, Galatasaray yense de yenilse de fark etmezdi, belki ülke puanı için galibiyet iyi olabilirdi o kadar. İşin enteresan ve zevkli tarafı, maçı eniştemle seyredecek olmamdı.
Eniştem bu fani Dünya’nın gelmiş geçmiş en fanatik taraftarlarından biridir. Üstelik hiç kabul etmez bu durumu. Kendisine göre son derece objektiftir, her takıma eşit mesafededir, lakin Galatasaray’a biraz daha sempatisi vardır kendi deyimiyle. Şimdi o sempatiyi küçük bir örnekle gösterelim.
-Enişte Queresma mı, Pino mu?
-hımm..(bu “hımm”eşit mesafedeyim, objektifim hımm’ı), Queresma büyük futbolcu, tekniği çok iyi ama(bu “ama” fanatikliğin ama’sı) İyi bir Pino, Queresma’dan çok daha üstündür, Pino mükemmel bi futbolcu.
-peki Messi mi, Gökhan Zan mı?
-hımm..ulan sen benle dalga mı geçiyorsun!!!!
Maç akşam 21.45’te, Star Tv verecek , maça 10 saat olmasına rağmen eniştem hop oturup hop kalkıyor. Bir adet normal iki adet spor gazetesi almış, hepsini hatmediyor. Tv’deki tüm spor haberlerini tek tek izliyor, Galatasaray’ın ideal onbirini geçtim, Psv’nin yedeklerini bile ezberliyor. Kafasına göre taktikler veriyor, Arif’in ortalayacağı, Ümit Karan’ın kafayla atacağı golün simülasyonunu bile yapıyor.
-Arif böyle ortalar, Hakan Şükür yok, onun yerine Ümit Karan vurur kafayı, Hasan Şaş da gününde olursa o da kesin gol atar İstiklal.
-hayırlısı olsun diyelim enişte.
Fakat hiç de hesapta olmayan bir şey oluyor, eniştem ve teyzem o akşam misafirliğe davet ediliyorlar. Bu arada eniştemden bu kadar bahsetmişken teyzemi de es geçmeyelim. Teyzem demek emir demiri keser demek. Teyzem demek atar demek, teyzem demek başlarım maçına ulan demek, teyzem demek kapat şu televizyonu içimiz dışımız maç oldu bea! demek.
Tabi eniştem bi panikliyor, yine de şansını deniyor.
-ya hanım yarın gitsek misafirliğe olmaz mı?
-niye, maç var di mi, kesin maç var!
-evet teyze, gassarayın maçı var çokönemli.
-olum bi sus lan!
-başlarım maçınıza muçunuza be, 365 gün maç mı seyredilirmiş, adamlar çağırdı bi kere, söz verdim geleceğiz diye.
Teyzemler gurbetçi bu arada, yazları geliyorlar sadece, buraları iyi bilmiyorlar, gidecekleri yere kadar götürmem için benden ricada bulunuyor teyzem. Hem sen de gel bizle diyor, Neriman ablanın yemekleri nefistir bilirsin diyor, bilmem mi teyzecim diyorum ve geceye dahil oluyorum.
Bu benim için bulunmaz bir fırsat, eniştemin misafirlikte maç seyretme olayı çok ilginç olacak. Çünkü kendisi maç esnasında Dünya ile tüm bağlarını koparır, tamamen maça konsantre olur, o sırada deprem olmuş, kıyamet kopmuş hiç umurunda olmaz, maça bakarken ruhunu teslim eder eniştem, o derece konsantredir.
Akşam 20:00
Arabaya bindik, teyzem rahat, eniştem kaygılı.
-olum uzak mı gideceğimiz yer, yetişir miyiz maça?
-20 dakikalık yol merak etme.
-İstiklal sen bakma buna, sakın hız yapma evladım, yavaş sür.
-tamam teyzecim.
(Enişte kulağa eğiliş, fısıldayış)
-olum yetişemezsek, sıçarım bacaana!
20:45
Trafik yüzünden 45 dakikada anca varabildik eve. Eve giriş, oturma, yayılma derken dokuz oldu saat. Maça 45 dakika var, enişte hemen yemek masasına geçme niyetinde, karnını doyurup kendini televizyonun önüne atma planlarında.
-Neriman hanım, yine döktürmüşsünüz, geçsek mi sofraya?
(Teyze atarı)
-dur aa, ayıp ayıp, sanki kıtlıktan gelmişiz gibi.
-aa buyurun canım, sofra hazır zaten, geçin geçin çok rica ederim.
21:15
Sofraya oturduk, tahmin edileceği üzere eniştemi sanki bi atlı kovalıyor, sanki 25 senedir ağzına lokma girmemiş, utanmasa çorbayı, salatayı, tavuk kızartmasını aynı tabağa koyup, elleriyle ağzına tıkacak, o derece hızlı yiyor, çiğnemeden yutuyor.
-yavaş boğulacaksın yavaş!
-yok hanım normal yiyorum işte. Tamam ben doydum, ellerinize sağlık Neriman hanım, her zamanki gibi nefis olmuş yemekler.
21:45
Eniştem zamanlamayı mükemmel yapmış, tv’nin başında, başlama düdüğü çalıyor ve maç başlıyor.
Bu arada biz de yemekleri bitiriyor ve yavaş yavaş eniştemin yanına gidiyoruz, koltuklara oturuyoruz. Misafirlikte konuşulan klişe konulara, muhabbetlere başlıyoruz. Teyzem, Neriman Hanım’ın üniversiteye giden oğlunu soruyor, kadın anlatıyor da anlatıyor, ev tutmuşlar da ev arkadaşını hiç gözü tutmamış da, yurt da kötüymüş, ne yapsalar bilmiyorlarmış. Teyzem arada eniştemi dürtüyor, kaş göz ediyor, maçı bırak da muhabbete dahil ol diyor. Eniştem de gayri ihtiyari, onaylama, hak verme cümleleri kuruyor.
-ha evet, çok doğru, ne güzel, oh mis…
-anlamadım, oğlan 3 dersten kalmış, oh mis ne?
-ha pardon, geçer canım, akıllı çocuktur o.
Eniştem böyle küçük kazalar dışında gayet iyi idare ediyor durumu. Dönen muhabbeti takip ediyor gibi yapıyor ama ben gayet iyi biliyorum ki aklı tamamen maçta, ruhunu Galatasaray’a teslim etmiş durumda.
Bu sırada Neriman Hanım’ın kocası Süleyman Bey, çok dramatik ve heyecanlı bir hikaye anlatmaya başlıyor. Anlattığı hikaye o kadar ilginçti ki, teyzemle ben tüm dikkatimizle dinlemeye başladık, adeta hikayenin içine girdik. Hatta enişte bile arada kaçamak bakışlar atıyor, hikayeye kayıtsız kalamıyordu, top auta çıktığında veya Hasan Şaş kavga çıkardığında o da hikayeye kulak misafiri oluyordu.
Süleyman abinin anlattığı hikaye çok hazin bir hikayeydi. Üniversiteye giden oğulları Caner doğmadan önce 2 tane çocuklarını doğumda kaybetmişler. Üçüncü hamilelikte ikiz bekliyorlarmış. Doğum sancıları başlar başlamaz hastaneye gitmişler. İkizlerin isimleri bile hazırmış. Biri Taner diğeri Caner.
İkizler doğmuş, kötü haber hemen gelmiş, Taner’i kaybetmişler maalesef. Caner de yoğun bakıma alınmış. Bir süre sonra bir doktor ve hemşire gelmişler Süleyman Bey’in yanına. Caner’in akıbetini açıklayacaklarmış, Süleyman Bey ve Neriman hanım nefeslerini tutmuş, doktorun iki dudağının arasından çıkacak sözü bekliyorlar. Tabi teyzemle biz de heyecanlandık, Caner’in yaşadığını bilmesek heyecandan yığılacak teyzem oraya.
Süleyman Bey tam cümleyi söyleyecekti ki bir kıyamet koptu evde, bir volkan patladı, bi deprem oldu, bi yer sarsıldı. Hepimiz şoka girdik. Hikayeyi filan unuttuk, hepimiz gözlerimizi fal taşı gibi açmış enişteye bakiyorduk, şöyle ki;
-Doktorla hemşire girdi içeri, Neriman’la ben el ele tutuşmuşuz, ne olur bari Caner yaşasın diye dualar ediyoruz, allahım ne olur canerimi bize bağışla, bu seferki yaşasın ne olur, doktor geldi yanımıza oturdu ve….(burada enişte patlıyor)
-ARİF SENİN ALLAH BELANI VERSİN ULEAAANNN!!!!!
-ha?
-YA SIÇARIM BÖYLE İŞE, BOŞ KALEYE ATAMADI PEZEVENGİN EVLADIII!!!!!
-hö?
-YA BU EV UĞURSUZ YA, NERDEN GELDİK AMK, KALK KALK, SON YARIM SAATİ EVDE SEYREDELİM KALK!
-he?
Not: Galatasaray maçı 3-1 kaybetti, teyzem sinir krizi geçirdi, eniştem o akşam ağzından çıkan hiçbir şeyi hatırlamadığını iddia etti ve hala da ediyor.
30 Haziran 2011 Perşembe
29 Haziran 2011 Çarşamba
17 Haziran 2011 Cuma
Bulgar Kahin Baba Vanga (Vanga Nine)
- 2011 Savaş yüzünden Kuzey Yarımküre'de oluşan radyoaktif kalıntılar, hayvan ve bitkilerin yok olmasına neden olacak.
- 2014 Savaşta kullanılan kimyasal ve nükleer silahların sonucu olarak dünya nüfusunun yarısı cilt kanseriyle mücadele edecek.
- 2016 Avrupa'nın nüfusu tükenme noktasına gelecek.
- 2018 Dünyanın yeni süper gücü Çin Cumhuriyeti olacak. Sömürenler sömürge haline gelecek.
- 2023 Yerkürenin yörüngesinde belli belirsiz bir değişiklik yaşanacak.
- 2025 Avrupa'da çok az insan yaşıyor olacak.
- 2028 Yeni bir enerji çeşidi geliştirilecek (büyük olasılıkla kontrol altına alınmış termonükleer reaksiyon). Yavaş yavaş açlığın önüne geçilecek. İçinde insan bulunan bir uzay gemisi Venüs'e yollanacak.
- 2033 Kutuptaki buzullar eridikçe yerkürenin su seviyesi artacak.
- 2043 Dünya ekonomisi çok iyi durumda olacak. Müslümanlar Avrupa'nın hakimi olacak.
- 2046 Tüm vücut organları yeniden üretilip çoğaltılabilecek. Hastalanan organın yerine yenisinin konması en çok kullanılan ve en basit tedavi yöntemi olacak.
- 2066 A.B.D, Müslümanların kontrolü altındaki Roma'ya karşı iklim değiştiren bir silah kullanacak. Bunun sonucunda sıcaklıkta ani ve keskin bir düşüş yaşanacak.
- 2076 Sınıfsız bir toplum düzeni sunan Komünizm tüm dünyaya hakim olacak.
- 2084 Doğa yeniden canlanacak.
- 2088 İnsanların saniyeler için yaşlanmasına sebep olan yeni bir hastalık türeyecek.
- 2097 Hızlı yaşlanma hastalığı tedavi edilecek
- 2100 İnsan yapımı yapay bir güneş Dünya'nın karanlık yüzünü aydınlatmada kullanılacak.
- 2111 İnsanlar, androide benzer yaşayan robotlara dönüşecek.
- 2123 Küçük ülkeler arası savaşlar olacak. Büyük ülkeler tüm bunların dışında kalacak.
- 2125 Macaristan, uzaydan sinyaller alacak.
- 2130 Uzaylıların yardımıyla su altında medeniyetler kurulacak.
- 2164 Hayvanlar yarı insan haline dönüşecek.
- 2167 Yeni bir din ortaya çıkacak.
- 2170 Büyük bir kuraklık yaşanacak.
- 2183 Mars gezenindeki bir koloni nükleer güç haline gelecek ve Dünya'dan bağımsızlığını talep edecek.
- 2187 İki volkanik patlama başarılı bir şekilde durdurulacak.
- 2195 Deniz kolonilerinin enerji ve yiyecek sorunu kalmayacak.
- 2196 Asya ve Avrupa ırkları tamamen birbirine karışacak.
- 2201 Güneş'teki termonükleer reaksiyonların yavaşlaması sonucu hava sıcaklığı düşecek.
- 2221 Dünya dışı yaşam arayışında insanlar korkunç bir şeyle karşılaşacaklar.
- 2256 Bir uzay gemisi Dünya'ya yeni bir hastalık getirecek.
- 2262 Gezegenlerin yörüngeleri kademeli olarak değişecek. Yaklaşan bir kuyruklu yıldız Mars gezegenini tehdit edecek.
- 2271 Fizik kuralları değişecek.
- 2273 Beyaz, siyah ve sarı ırkların bileşiminden tek bir melez ırk doğacak.
- 2279 Hiçten enerji üretilecek -büyük olasılıkla hava boşluğu veya kara delikten.
- 2288 Zamanda yolculuk yapılacak. Uzaylılarla bağlantı kurulacak.
- 2291 Güneş daha da soğuyacak. Güneş'i ısıtmak için girişimlerde bulunulacak.
- 2296 Güneş'te güçlü patlamalar yaşanacak. Yer çekimi kuvveti değişecek. Eski uzay istasyonları ve uydular düşmeye başlayacak.
- 2299 Fransa'da İslam'a karşı bir direniş hareketi başlayacak.
- 2302 Evrenin önemli yasaları ve gizemleri ortaya çıkacak.
- 2304 Ay'ın gizemi çözülecek.
- 2341 Korkunç bir şey uzaydan Dünya'ya doğru yaklaşacak.
- 2354 İnsan yapımı güneşlerden birinde meydana gelecek bir kaza, kuraklığa neden olacak.
- 2371 Tüm dünyada açlık baş gösterecek
- 2480 İnsan yapımı iki güneş birbiriyle çarpışarak Dünya'yı karanlıkta bırakacak.
- 3005 Mars'ta çıkacak savaş yüzünden Dünya'nın yörüngesi değişecek.
- 3010 Ay'a bir kuyruklu yıldız çarpacak. Dünya'nın çevresi taş, toz ve külle kaplanacak.
- 3797 Bu yıl itibariyle Dünya üzerindeki her canlı ölmüş olacak, fakat insanoğlu yeni bir yıldız sisteminde yeni bir yaşam kurabilecek kadar gelişmiş olacak.
- 3803 Yeni bir gezegende yavaş yavaş nüfus artacak. İnsanlar arası iletişim azalacak. Yeni gezegenin iklimi insanların organizmalarını değiştirecek, insanlar mutasyona uğrayacak.
- 3805 İnsanlar arasında kaynak savaşları çıkacak. İnsanların yarısından fazlası ölecek.
- 3854 Medeniyetin gelişmesi hemen hemen duracak. İnsanlar sürü halindeki hayvanlar gibi yaşamaya başlayacaklar.
- 3871 Yeni peygamber insanlara ahlaki değerler ve din hakkında vaaz verecek.
- 3874 Yeni peygamber toplumun her kesiminden destek alacak. Yeni bir ibadethane örgütlenecek.
- 4302 Dünya üzerinde yeni şehirler kurulacak. Yeni ibadethane teknoloji ve bilimin gelişmesini teşvik edecek.
- 4304 Tüm hastalıkların üstesinden gelecek bir yöntem bulunacak.
- 4308 Maruz kalınan mutasyonuna bağlı olarak insanlar beyinlerinin %34'ünü kullanmaya başlayacaklar. Kötülük ve nefret nosyonları tamamıyla yitirilecek.
- 4509 İnsanlık, öyle bir gelişmişlik seviyesine ulaşacak ki artık Allah ile iletişime geçebilecek.
- 4599 İnsanlar ölümsüzleşecek.
- 4674 Medeniyetin gelişimi en üst noktaya ulaşacak. Çeşitli gezegenlerde yaşayan insanların sayısı 340 milyara yakın olacak. Uzaylılarla insanlar birbirine benzemeye başlayacak.
- 5076 Evrenin sınırlarının dışına çıkma kararı alınacak. Ancak nüfusun %40'ı bu karara karşı çıkacak.
- 5079 Dünyanın sonu gelecek.
15 Haziran 2011 Çarşamba
Taym Meşin
Sanırım Brad Pitt ve Angelina Jolie'nin çocukları ileride zaman yolculuğu yaparak Black Eyed Peas olacaklar.(ya da oldular.)
14 Haziran 2011 Salı
2011 Burç Tahminleri-2
Terazi(23 Eylül-22 Ekim) 2011 senin için çok değişik geçecek. Misal sen 2011 yerine 1968’e gireceksin. Kanın kaynayacak, dur bi öğrenci hareketlerine katılayım diyeceksin, emekçinin işçinin hakkını yedirmem diyeceksin. Lakin kendini öğrencilerle Pes11 turnuvasında bulacaksın. Millet İphone-5’le konuşurken sen telgraf çekecek adam arayacaksın. Artık herkes senin kafayı yediğini, iflah olmayacağını düşünürken, 2012 yılına herkesle birlikte girecek ve kurtulacaksın.
Akrep(23 Ekim-21 Kasım) 2011 senin için projeler yılı olacak. Kafandaki tüm projeleri hayata geçireceksin. 2011, “çok gürültü yapıp sana uykusuz geceler yaşatan üst komşunu sopayla dövme” projesinin hayata geçmesiyle start alacak. Sonra “eski sevgililerini kısırlaştırma” projesini başarıyla gerçekleştirip nobele aday olacaksın. Sene sonunda ise girdiğin hapishanede, “kağıttan ördek yapma” gibi daha minimal projelerin hayata geçecek.
Yay(22 Kasım- 21 Aralık) Yaylar 2011’de af edersiniz götü yayacak oturacak, her türlü kısmet şans ayaklarına gelecek. Yay kadınlarının rüyalarına Brad Pitt, yay erkeklerinin rüyalarına Alessandra Ambrosio girecek. 2011’in son çeyreğinde bekar yaylar sevgili bulacak, evli yaylar ayrılacak, yaylar Terazilerle kaçamak yapacak. Lakin terazilerin Koç burcu babaları çapkın yayların anasını avradını sülalesini, neyse her şeyin hayırlısı diyelim.
Oğlak(22 Aralık-19 Ocak) 2002 yılına girerken dilediğiniz, lakin hala gerçekleşmeyen her şey 2011’de gerçekleşecek. Ha ben o zaman bebeydim, bi cep telefonum olsun allahım diye dua ettim diyorsan aptallığına doyma oğlakçım, astroloji bilimi senin keyfine göre yürümüyor. Hesap edecektin bunları. Bi de Nokia 3310 dilemişsen hepten bittin, yazık la sana. Bi de tüm oğlaklar 2011’de çok sevindirici bir haber alacak diyeyim de bi laf sokmayın, bi rahat durun oğlaklar.
Kova(20 Ocak-18 Şubat) Kova burcu kadınları, 2011’e hiç beklemedikleri sürpriz bir mesaj alarak başlayacak. Yok eski bir tanıdık ya da sevdiceğin değil, bakkalın eski çırağı vardı . O mesaj atacak, abla hala senin baldırını düşünüyorum, çok heyecanlanıyorum, izin ver bi gelip elleyeyim diyecek. Şok oldunuz değil mi, ne yalan söyleyeyim ben de şok oldum. Yeni bi teleskop aldım, hayvan gibi merceği var, acayip detay veriyor yıldızlardan. Kova burcu erkeklerinin de kafasında sivilce çıkacak, sakın sıkmayın sivilceyi. Hay ben böyle teleskopun ağzına sıçayım, ortamı detaya boğdu şerefsiz.
Balık(19 Şubat-20 Mart) 2011 süper geçecek senin için, her istediğin olacak, ya da ne bileyim takılın kafanıza göre. Sıkıldım abi, ne boktan bir iş seçmişim ben, keşke ben de normal bildiğin doktor mühendis filan olsaydım. Yarın öbürgün kız istemeye gitsem tam rezillik. Kızın babası soracak
-oğlumuz ne iş yapıyor?
-kızınız tek çocuk değil miydi, abisi de mi var?
-oğlumuz derken müstakbel damadı kastettim.
-ha benim oğlum, evet kendisi astrologtur.
-nelog?
-astrolog.
-o ne la?
-yani yıldızlara bakıp tahmin yapıyor.
-falcı yani.
-öyle de denebilir.
-s.ktrin gidin lan evimden, kız mız yok size!
-oğlumun baktığı yıldızlar da size kaysın o zaman!
-lann!
2011 Burç Tahminleri-1
Felaket Tellalı Susan Miller'ı boşverin, bana kulak verin.
Koç(21 mart-19 nisan): 2011 yılında bazı insanlarla anlaşmazlıklar yaşayacaksın. Arkadaş çevrene çok dikkat et, yüzüne karşı iyi ama arkandan çok kötü konuşan arkadaşların var. Hele bi Sibel var, kız resmen kaşar, senin bütün eski sevgililerin onun yeni sevgilisi, senin aşk hayatını banttan yaşıyor kız. 2011’de tüm koçlar Sibel’den uzak dursun Allaha yakın olsun.
Boğa(20 nisan-20 Mayıs):2011 boğalar için mükemmel geçecek, her istediğin gerçekleşecek, terfi alacaksın, sayısalda büyük ikramiye tutturacaksın, dünyanın en iyi insanlarıyla tanışacaksın. Ne oldu boğalar, mutluluktan sırıtıyorsunuz bakıyorum, ulan burcu Boğa olan insanın bütün yılı iyi geçse ne olur, geçmese ne olur. Kurbanda 4 kişi ortak girecek size, şanslıysan but sana kalır. İşkembeye dikkat.
İkizler(21 mayıs- 21 Haziran):2011’in ilk yarısı 2002 yılı gibi, son yarısı 1984 yılı gibi geçecek. Kusura bakma ikizler, çalışamadım senin burcuna, eski yıllardan kolaj yaptım.
Yengeç(22 Haziran-22 Temmuz):2011’de uzun yıllardır görmediğiniz bir kişiyi tekrar göreceksiniz. Bu kişi senin hayatında çok önemli bir yere sahip. Ha ben de isterdim yıllar önce yazlıkta aşık olduğun kişiyi göresin ama olmuyor be yengeççim, uzun yıllardır görmediğin ebeni göreceksin, hastaneden emekli olmuş kadın. Sadece oturduğu mahallede ekstralara gidiyormuş. Geçen bir çocuk doğurtmuş 4 kilo, yere düşürmüş bebeği mal. Ulan tutamadığın çocuğu neden doğurtuyorsun, evinde otursana bunak karı.
Aslan(23 Temmuz-22 Ağustos):Aslan bu sene malı götürecek. Dokunduğu altın, ellediği elmas olacak. Allah ne muradı varsa verecek. Aslanım benim be, ulan ne güzel bi burç bu, Allah özene bezene yaratmış aslanları. Yok astroloji bilimi söylemiyor , ben kendi adıma diliyorum. Bi de aslan burcu kibirli olur diyenler var aranızda, ne alaka kardeşim, kıskananlar çatlasın, beğenmeyenler patlasın, yelesine kurban olurum o aslanın.
Başak(23 Ağustos- 23 Eylül): 2011’de sana kısmet var anacım. İki vakte kadar böyle uzun boylu, kara kaşlı kara gözlü, zengin bir kısmet görünüyor sana, ama aranıza karakedi giriyor, sizi çekemeyenler var. Bak görüyor musun kokoz burunlu, bira göbekli birisi var, sizin aşkınızı çekemiyor, bak bak tipe bak, çok kötü birisi bu anacım, ayy evlerden ırak olsun, tü tü tü, nazar var yavrum sende. Bi de için kabarmış senin, bilemiyorum telve de kabarmış olabilir. Bi ara da gel kurşun dökeyim sana.
Not:hava bulutluydu, yıldızlara bakamadım, kahve falına baktım başakların.
11 Haziran 2011 Cumartesi
10 Haziran 2011 Cuma
7 Haziran 2011 Salı
(Olmayan)Oyum Samimi Partiye
Samimi Parti adı altında açılan parti diğer tüm partilerden farklı. Partinin pek bi vaati yoktur, hatta hiç vaati yoktur. Twitter’ın popüler kullanıcılarından Evrit Kivirç,Özlem Hepşen ve İstiklal Akarsu tarafından kurulan bu parti şu şekilde;
Parti Genel Başkanı: Evrit Kivirç
Parti Genel Başkan Yardımcısı: Özlem Hepşen
Parti Genel Sekreteri: İstiklal Akarsu
Misyon:
Köşeyi dönmek.
- İktidara geldiğimiz takdirde, çok samimi söylüyorum elimizden geldiğince az yiyecez. Yemiycez demiyorum! Kalanını siz yersiniz!
- Biz iktidar olduğumuzda sobası olana kömür, katalitikle ısınana tüp, kombisi olana doğalgaz vereceğiz, ha bizim evde şömine var ona ne vereceksiniz diyen olursa, "ulan evinde şömine olanın partimizde işi ne, gariban dostuyuz biz, bas git la burdan godoş!" diyeceğiz.
- Meclise girersek dokunulmazlığı kaldıracağız, mecliste önümüze geleni dürtüp dürtüp kaçacağız.
- Samimiyetle söylüyoruz ki; iktidara geldiğimizde sadece 1. ve 2. dereceden akrabalarımızı kadrolaştırıcaz. Kalanlara da siz girersiniz.
- Adı Samim olanlara ihaleler peşkeş çekilecek, adı Samimi olana partinin altın anahtarı verilecek.
- Ben Samimi Parti; ben insanları sağcı solcu diye ayırmam, ben insanları Chp'li Akp'li diye de ayırmam, ama SAP'li değilse ağzına bir tane çakarım, odunla da kovalarım, net.
- Kredi kartı borçları falan silinmeyecek.Harcarken iyiydi demi.
- Bal tutacağız ama yalatacağız da...parmağımızı tabi lan, oha.
- Samimi Parti olarak cüzdanımızı kaybettik, bugün yurt genelinde bulunan içi para dolu tüm cüzdanları parti merkezimize getirmenizi rica ediyoruz.
- Halkı ikiye bölücez. 37 milyona 37 milyon tek kale maç yapacaz. Kazanan gazozları ısmarlıyacak. Ben kaleye geçmem yannız baştan söyliyim, sağ açık oynarım. Pas vermeyeni de sınır dışı ederim.
- 12 haziranda oy pusulasında bizi göremezseniz sandık başkanından ısrarla isteyiniz. "Yok öyle bi parti manyak mısın kardeşim" derse, "nası yok vallaha mı lan, kandırıldık" deyiniz.
- Partiye "Genel Sekreter Yardımcısı" olarak alacağımız kişideki özellikleri, ülke şartlarına uygun hale getirdik: "Nefes alsın yeter"
- Şu saatte bilgisayar başında olan samimi partililer, çabuk çıkın o sitelerden, aile partisi bu ayıp.
- Bize para verin..
Facebook'tan takip için:Samimi parti
Twitter'tan takip için:Samimi_Parti
6 Haziran 2011 Pazartesi
5 Haziran 2011 Pazar
Böyle intihar girişimi görülmedi
Manisa'nın Turgutlu İlçesi’nde, eşi tarafından hastaneye getirilen 61 yaşındaki K.Y.’nin makatındaki soda şişesi cerrahi müdahile ile çıkartıldı. K.Y.’nin eşine, şişeyle intihara kalkıştığını söylediği iddia edildi.
Turgutlu’da oturan K.Y., geçen pazar günü saat 17.30 sıralarında eşi 57 yaşındaki N.Y. tarafından, makatında kanama şikayetiyle Turgutlu Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. Doktorların yaptığı muayene ve tetkikler sonucunda, K.Y.’nin makatında soda şişesi olduğu belirlendi. Şişe, cerrahi müdahaleyle çıkartıldı.
İki gün gözlem altında tutulup tedavi edilen K.Y., önceki gün taburcu edildi. K.Y.’nin ifade veremeyecek durumda olması üzerine polis, eşinin ifadesine başvurdu.
N.Y.’nin ifadesinde, “Alışverişten döndüğümde eşimi evde acı içinde kıvranırken buldum. Ne olduğunu sorduğumda, ‘Hakkını helal et. Ben intihara teşebbüs ettim. Sabah makatıma şişe soktum’ dedi. Bunun üzerine kendisini hastaneye götürdüm” dediği belirtildi.
Sevgilerimle
Doç.Dr. Tuğyan Çelik
Doç.Dr. Tuğyan Çelik
Gece-22
Aşkım inceciksin biraz daha sevsem öleceksin.
Sanırsın bu güneşlerde yanmadan büyüyeceksin.
Aşkım tazeciksin gözlerinde parlak hevesin.
Bilmezsin daha yirmiikimde yaktığım ellerimsin.
2 Haziran 2011 Perşembe
Bir Kızla İlk Buluşmada Yapılmaması Gereken 10 Şey(şey ne la, bağlayamadım başlığı)
1-İlk buluşmaya kesinlikle yalnız gidin.
*Ulan ilk buluşmaya yalnız gitmeyeceksin de mahalleyle mi gideceksin, bu ne biçim madde diyenleriniz var biliyorum. Lakin ilk buluşmaya ablası ve abisiyle giden insan tanıdım ben.
2-İlk buluşmada kıza aşırı iltifatta bulunmayın.
*Evet, belki 15–20 senedir buluştuğunuz ilk kız bu, evet nefes alsın yeter kıvamındasınız, evet abazanın en önde gideni oldunuz, ama sakın aşırı övmeyin kızı, itici olursunuz, kaçar kız.
Doğru iltifat: Çok doğal bir güzelliğin var.
Yanlış İltifat: Ben böyle göz,böyle dudak görmedim, oy anam, yandım babam.
3-İlk buluşmada kızı kesinlikle kaliteli bir mekana götürün.
*Misal iyi bir kaffe olabilir bu. Sakın ilk buluşmada mcdonalds’a götürmeyin kızı, ha götürdünüz sakın bigmac yemeyin. O çift katlı, ısırınca kayan kıvamlı hamburgeri ilk ısırışta seni bırak komple insanlıktan soğur kız.
Ha kız 175 kilo ve senden daha abazaysa kaffeyi mcdonalds’ı geç, mahalle bakkalından yarım ekmek kaşarlı sandviç bile yaptırabilirsin o ayrı.
4-Buluşmadan önce facebook hesabınızda iyi bir temizlik yapın. Paylaştığınız geri zekalı videoları, arkadaşlarınızın salakça gönderilerinin altına yazdığınız “hihohahaha” “ay ben böyle komik bişey görmedim” “şldfhvşerohjo” gibi angutça yorumları silin.
5-İlk buluşmada kesinlikle dürüstlüğü elden bırakmayın.
*Örneğin “benim için önemli olan karakterdir, zekâdır, fiziksel özellikler en son gelir” demeyin bir kıza. Eğer derseniz “ulan madem karakter, zekâ önemli, o zaman ne demeye yarım saattir 2 masa ötedeki güzel kızı süzüyorsun diyebilir. Aman ha sakın gelen garsona bile bakmayın.
6-Eski sevgiliden sakın bahsetmeyin.
*”Ya ben senden önce mesela Ayşeyle-Zeyneple çıkıyordum, çok iyiydik biz inşallah senle de böyle bir ilişki yaşarız bi tanem” demeyin kıza, ya da deyin lan, ilk buluşmada bunu diyecek kadar malsanız ne bok yerseniz yiyin, okumayın önerilerimi, bas git la burdan!
7-Hesabı kesinlikle siz ödeyin.
Ha kız modern çıktıysa, Alman usulü filan yapalım derse atarlanın, benim olduğum yerde benden başkası hesap ödeyemez kızım deyin. Ha kız yok Alman usulü, yok Japon sistemi diye ısrar ederse bükün kolunu, koyun suratına kafayı, verin tekmeyi, kızlar haşin erkekleri sever. Şaka lan dur, açma gözlerini mal mal. Eşek değilsin ya, elbette sen ödeyeceksin hesabı, bunu söylememe bile gerek yok da, 10 madde dedik biliyor musun, maksat madde olsun, gönüller coşsun.
8-Fiziksel temastan kesinlikle kaçının.
*İlk buluşmada kesinlikle ellemeyin kızı. Bi sabredin olum, bi pasta, kahve ısmarladın diye senin mi oldu kız. Ha ikinci buluşmada elinizi bi boynuna atın sinemada. Üçüncü buluşmada bi elini tutun gerisi gelir-bazı Abazalar bunu yanlış anlayabilir onlar için 17. buluşmayı öneririm-
*Ulan ilk buluşmaya yalnız gitmeyeceksin de mahalleyle mi gideceksin, bu ne biçim madde diyenleriniz var biliyorum. Lakin ilk buluşmaya ablası ve abisiyle giden insan tanıdım ben.
2-İlk buluşmada kıza aşırı iltifatta bulunmayın.
*Evet, belki 15–20 senedir buluştuğunuz ilk kız bu, evet nefes alsın yeter kıvamındasınız, evet abazanın en önde gideni oldunuz, ama sakın aşırı övmeyin kızı, itici olursunuz, kaçar kız.
Doğru iltifat: Çok doğal bir güzelliğin var.
Yanlış İltifat: Ben böyle göz,böyle dudak görmedim, oy anam, yandım babam.
3-İlk buluşmada kızı kesinlikle kaliteli bir mekana götürün.
*Misal iyi bir kaffe olabilir bu. Sakın ilk buluşmada mcdonalds’a götürmeyin kızı, ha götürdünüz sakın bigmac yemeyin. O çift katlı, ısırınca kayan kıvamlı hamburgeri ilk ısırışta seni bırak komple insanlıktan soğur kız.
Ha kız 175 kilo ve senden daha abazaysa kaffeyi mcdonalds’ı geç, mahalle bakkalından yarım ekmek kaşarlı sandviç bile yaptırabilirsin o ayrı.
4-Buluşmadan önce facebook hesabınızda iyi bir temizlik yapın. Paylaştığınız geri zekalı videoları, arkadaşlarınızın salakça gönderilerinin altına yazdığınız “hihohahaha” “ay ben böyle komik bişey görmedim” “şldfhvşerohjo” gibi angutça yorumları silin.
5-İlk buluşmada kesinlikle dürüstlüğü elden bırakmayın.
*Örneğin “benim için önemli olan karakterdir, zekâdır, fiziksel özellikler en son gelir” demeyin bir kıza. Eğer derseniz “ulan madem karakter, zekâ önemli, o zaman ne demeye yarım saattir 2 masa ötedeki güzel kızı süzüyorsun diyebilir. Aman ha sakın gelen garsona bile bakmayın.
6-Eski sevgiliden sakın bahsetmeyin.
*”Ya ben senden önce mesela Ayşeyle-Zeyneple çıkıyordum, çok iyiydik biz inşallah senle de böyle bir ilişki yaşarız bi tanem” demeyin kıza, ya da deyin lan, ilk buluşmada bunu diyecek kadar malsanız ne bok yerseniz yiyin, okumayın önerilerimi, bas git la burdan!
7-Hesabı kesinlikle siz ödeyin.
Ha kız modern çıktıysa, Alman usulü filan yapalım derse atarlanın, benim olduğum yerde benden başkası hesap ödeyemez kızım deyin. Ha kız yok Alman usulü, yok Japon sistemi diye ısrar ederse bükün kolunu, koyun suratına kafayı, verin tekmeyi, kızlar haşin erkekleri sever. Şaka lan dur, açma gözlerini mal mal. Eşek değilsin ya, elbette sen ödeyeceksin hesabı, bunu söylememe bile gerek yok da, 10 madde dedik biliyor musun, maksat madde olsun, gönüller coşsun.
8-Fiziksel temastan kesinlikle kaçının.
*İlk buluşmada kesinlikle ellemeyin kızı. Bi sabredin olum, bi pasta, kahve ısmarladın diye senin mi oldu kız. Ha ikinci buluşmada elinizi bi boynuna atın sinemada. Üçüncü buluşmada bi elini tutun gerisi gelir-bazı Abazalar bunu yanlış anlayabilir onlar için 17. buluşmayı öneririm-
9-Film seçimi (en dandik madde)
Kızı sakın kung-fu filmine ne biliyim Ceki Çen filmine ya da Brus Vils filmine götürmeyin. Oscarlık filmler önemli. Amerikan komedisine ancak el ele gezmeye başladığınızdan 1-2 hafta sonra gidin.
10-Evet geldik son maddeye. Ulan bir sürü madde sıraladın ama buluşacak kız mı var, kimi beğensem bi çıktığı var, boş olan kızlar da eski sevgili bunalımında, sen neyin önerisini yapıyorsun, ne ayaksın ulan sen! Dediğinizi duyar gibiyim.
Abicim ben de sizdenim. Öyle bir ülke düşünün ki tüm güzel kızları kapmışlar, nerde seksi bi hatun var ayarlamışlar. Ama nerde bi sakallı, kayışı gevşemiş, bira göbekli, armut basenli kız var boşta. Dostlar son bir mesajla sözlerimi bitirmek isterim: “Ulan yavşaklar, ülkede güzel kız bırakmadınız, bi durun yav!
Abicim ben de sizdenim. Öyle bir ülke düşünün ki tüm güzel kızları kapmışlar, nerde seksi bi hatun var ayarlamışlar. Ama nerde bi sakallı, kayışı gevşemiş, bira göbekli, armut basenli kız var boşta. Dostlar son bir mesajla sözlerimi bitirmek isterim: “Ulan yavşaklar, ülkede güzel kız bırakmadınız, bi durun yav!
1 Haziran 2011 Çarşamba
Zalim Otobüs
Toplu taşıma araçlarını özlediğimi fark ettim. Hazır İstanbul da iken, dedim bir hafta minübüsle, otobüsle, tramvayla yolculuk edeyim, metroya bineyim, metrobüsle dans edeyim, trenle raks edeyim. Lakin daha ilk turda, minibüste yalpaladım, sarsıldım, yenildim.
Minibüsler, toplu taşıma araçları arasında en toplusu, gerekenden 5 kat fazla yolcu alan kaptan şoförlerimiz yüzünden en toplu işkence aracı hatta. Hele işlek bir minibüs hattında yolculuk etmeye niyetlendiyseniz yandınız. Öncelikle 5 dakika civarı nefesinizi tutma kabiliyetiniz olmalı, 14 kişilik araca 54 kişi binince, kişi başına pek oksijen düşmüyor çünkü.
Ben zaten hatanın büyüğünü yaparak binmişim minibüse, toplu taşımaya 1-0 yenik başlamışım kafadan. Laptopla bindim araca. Ulan kendime zar zor yer bulurken bir de bilgisayarı nereye koyacaktım. Zalim popolardan, sert omuzlardan, kalın baldırlardan nasıl koruyacaktım biricik laptopumu. Neyse ki bindiğimde son bir boş yer vardı minibüste, hemen oturdum, diz üstü bilgisayarımı usulca dizlerime koydum.
Ama sen binme be teyzecim, en azından bi dolsun minibüs, görüş açım daralsın, seni göremeyeceğim bir zaman bin di mi. Teyze binince bi etrafına bakındı. National Geographic’teki belgesele döndü bir anda minibüsün içi. 60-65 yaşlarındaki teyzemiz araca binmiş, kendisine yer verecek genç körpe bir av arıyordu.
Eski avcıydı, tecrübeliydi, mükemmel koku alma duyusu sayesinde, yanımda cam kenarında oturan çocuğa yanaştı. Ben bi rahatladım tabi, bu bebe-bebe dediğime bakmayın benim 1,5 katım gibi kütlesi var- dururken benim yer verecek halim yoktu. Ama zalim çocuk da uyanık çıktı, defalarca yaşlı teyze ve amcalar tarafından apansız avlanan uyanık bebe, hemen savunma kalkanlarını açtı, önce kulaklıklarını taktı, akabinde 3 saniye içinde uykuya daldı. Vay uyanık velet, vay anasının gözü, vay terbiyesizin evladı.
Hemen bi göz gezdirdim aracın içine, ağzına sıçtığımın minibüsünde bu zalim veletten sonra en genç bendim. Ulan nasıl bir yaş aralığıydı bu, yok muydu bunla ile benim arama girecek yaşta bi yolcu, yoktu evet. İbne de uyanıklığın bokunu çıkardı, oskarlık oynuyordu, 3. saniyede uykuya dalan adi, 10. saniyede horlamaya, 20.saniyede ağzından cama salya akıtmaya başladı.
Veleti avlayamayacağını anlayan teyze gözlerini bana çevirdi, pençelerini bana doğrulttu. Tabi ben bi panik oldum, yanaklarım daha bi kızardı, gözlerimi kaçırdım, ayağıma tik geldi, titremeye başladı, yanağımdan aşağı bir ter damlası süzüldü. Avcı teyze kolay bir av olduğumu hemen anladı, aldı körpe bufalo kokusunu, daha da bi yanaştı. Diziyle dürttü, koluyla sıkıştırdı, tam saha pres yapıyordu avcı teyze. Kaçacak yerim kalmayınca mecburen kalktım, teyzeye yer verdim. Yer verince o çakmak çakmak bakan, bi kalkma da yedi sülaleni dürteyim senin diyen teyze gitti, lokum gibi bi teyze geldi.
-gerek yok evladım, otur sen(anlamı:yaa böyle avlarım ben adamı, debelenme de bi rahat dur)
-yok teyze sen otur(anlamı:yarım saattir bakışlarınla ağzıma sıçtın zaten, kıvırma teyze)
-sağol evladım(anlamı:ya işte böyle sıçarlar adamın ağzına, efendi ol işte böyle göt!)
Teyze oturdu, ben de laptopumu alıp dikildim ayağa. Ah ulan teyze otur oturduğun yerde di mi, hem avcı hem işgüzar çıktı teyze.
-çantanı bana ver evladım, ben tutarım.
-çok sağol teyze ya, böyle iyi.
-yok yok alayım onu ben.
Az önce benim dizlerimin üstünde olan dizüstü bilgisayarım şimdi teyzenin dizinin üstündeydi. Hiç de yabancılık çekmedi puşt laptop, hemen de attı kendini teyzenin dizlerine, insan bi direnir, bi naz yapar, yok. Tabi az sonra başına gelecekleri bilse, değil teyzenin dizlerine oturmak, üretildiği Çin'e kadar kaçardı.
Minibüs doldu bir anda, artık insan kalabalığından çıkıp hayvan kalabalığına dönmüştük. Misal burnum kaşınıyor ama burnuma benden yakın 6 kişinin eli vardı. Ayakta da sayılmazdım artık, bırakmıştım kendimi ama düşmüyordum, öyle bir tek vücut olmuşuz, tutacağı filan da bıraktım, düşecek boşluk yok ki niye tutayım.
İşte o sırada arkamdan bir çocuk sesi geldi. Çocuk dediğime bakmayın, dünyada kapladığı alan benden fazla ama yaş olarak çocuk. Belli ki anası bunu börek için doğurmuş, hamurunu kek için yoğurmuş, ben diyeyim 80, siz diyin 100 kilo. Yaş olarak da en fazla 6. Bu başladı ağlamaya, annesi çaresiz, kadın ters bir şey yapsa tek koluyla yaralar annesini, belli ki doğurduğu çocuktan korkuyor kadıncağız.
Yolcular da ters ters bakmaya başlayınca, bizim avcı teyze kendisinden beklenmedik bir merhamet örneği gösterdi.
-kızım çocuğu bana ver, gel kucağıma evladım.
Ulan manyak teyze, kör müsün, çocuk dediğin senden iri, sen kalk onun kucağına otur, ölmek mi istiyorsun.
Kucak lafını duyan gürbüz çocuk, şirin iri, obez velet, kendisinden beklenmeyecek bir çeviklikle aradan sıyrılıp atladı teyzenin kucağına, ben ise sadece bir ses duydum.
-ÇATIRTTTT!!
Dedim eyvah gitti teyzenin bacaklar, kırıldı dizler, eridi menisküsler ama teyze sırıtıyordu, hiç de acı duyan bir hali yoktu. Sonra ağzıma sıçan şu sözcükler döküldü teyzenin ağzından.
-ay çantandan ses geldi, kırılacak bir şey mi vardı evladım, yumurta mı vardı yoksa, ay akmasın üzerime.
-LAAANNNNNNN!!!!!!
Minibüsler, toplu taşıma araçları arasında en toplusu, gerekenden 5 kat fazla yolcu alan kaptan şoförlerimiz yüzünden en toplu işkence aracı hatta. Hele işlek bir minibüs hattında yolculuk etmeye niyetlendiyseniz yandınız. Öncelikle 5 dakika civarı nefesinizi tutma kabiliyetiniz olmalı, 14 kişilik araca 54 kişi binince, kişi başına pek oksijen düşmüyor çünkü.
Ben zaten hatanın büyüğünü yaparak binmişim minibüse, toplu taşımaya 1-0 yenik başlamışım kafadan. Laptopla bindim araca. Ulan kendime zar zor yer bulurken bir de bilgisayarı nereye koyacaktım. Zalim popolardan, sert omuzlardan, kalın baldırlardan nasıl koruyacaktım biricik laptopumu. Neyse ki bindiğimde son bir boş yer vardı minibüste, hemen oturdum, diz üstü bilgisayarımı usulca dizlerime koydum.
Ama sen binme be teyzecim, en azından bi dolsun minibüs, görüş açım daralsın, seni göremeyeceğim bir zaman bin di mi. Teyze binince bi etrafına bakındı. National Geographic’teki belgesele döndü bir anda minibüsün içi. 60-65 yaşlarındaki teyzemiz araca binmiş, kendisine yer verecek genç körpe bir av arıyordu.
Eski avcıydı, tecrübeliydi, mükemmel koku alma duyusu sayesinde, yanımda cam kenarında oturan çocuğa yanaştı. Ben bi rahatladım tabi, bu bebe-bebe dediğime bakmayın benim 1,5 katım gibi kütlesi var- dururken benim yer verecek halim yoktu. Ama zalim çocuk da uyanık çıktı, defalarca yaşlı teyze ve amcalar tarafından apansız avlanan uyanık bebe, hemen savunma kalkanlarını açtı, önce kulaklıklarını taktı, akabinde 3 saniye içinde uykuya daldı. Vay uyanık velet, vay anasının gözü, vay terbiyesizin evladı.
Hemen bi göz gezdirdim aracın içine, ağzına sıçtığımın minibüsünde bu zalim veletten sonra en genç bendim. Ulan nasıl bir yaş aralığıydı bu, yok muydu bunla ile benim arama girecek yaşta bi yolcu, yoktu evet. İbne de uyanıklığın bokunu çıkardı, oskarlık oynuyordu, 3. saniyede uykuya dalan adi, 10. saniyede horlamaya, 20.saniyede ağzından cama salya akıtmaya başladı.
Veleti avlayamayacağını anlayan teyze gözlerini bana çevirdi, pençelerini bana doğrulttu. Tabi ben bi panik oldum, yanaklarım daha bi kızardı, gözlerimi kaçırdım, ayağıma tik geldi, titremeye başladı, yanağımdan aşağı bir ter damlası süzüldü. Avcı teyze kolay bir av olduğumu hemen anladı, aldı körpe bufalo kokusunu, daha da bi yanaştı. Diziyle dürttü, koluyla sıkıştırdı, tam saha pres yapıyordu avcı teyze. Kaçacak yerim kalmayınca mecburen kalktım, teyzeye yer verdim. Yer verince o çakmak çakmak bakan, bi kalkma da yedi sülaleni dürteyim senin diyen teyze gitti, lokum gibi bi teyze geldi.
-gerek yok evladım, otur sen(anlamı:yaa böyle avlarım ben adamı, debelenme de bi rahat dur)
-yok teyze sen otur(anlamı:yarım saattir bakışlarınla ağzıma sıçtın zaten, kıvırma teyze)
-sağol evladım(anlamı:ya işte böyle sıçarlar adamın ağzına, efendi ol işte böyle göt!)
Teyze oturdu, ben de laptopumu alıp dikildim ayağa. Ah ulan teyze otur oturduğun yerde di mi, hem avcı hem işgüzar çıktı teyze.
-çantanı bana ver evladım, ben tutarım.
-çok sağol teyze ya, böyle iyi.
-yok yok alayım onu ben.
Az önce benim dizlerimin üstünde olan dizüstü bilgisayarım şimdi teyzenin dizinin üstündeydi. Hiç de yabancılık çekmedi puşt laptop, hemen de attı kendini teyzenin dizlerine, insan bi direnir, bi naz yapar, yok. Tabi az sonra başına gelecekleri bilse, değil teyzenin dizlerine oturmak, üretildiği Çin'e kadar kaçardı.
Minibüs doldu bir anda, artık insan kalabalığından çıkıp hayvan kalabalığına dönmüştük. Misal burnum kaşınıyor ama burnuma benden yakın 6 kişinin eli vardı. Ayakta da sayılmazdım artık, bırakmıştım kendimi ama düşmüyordum, öyle bir tek vücut olmuşuz, tutacağı filan da bıraktım, düşecek boşluk yok ki niye tutayım.
İşte o sırada arkamdan bir çocuk sesi geldi. Çocuk dediğime bakmayın, dünyada kapladığı alan benden fazla ama yaş olarak çocuk. Belli ki anası bunu börek için doğurmuş, hamurunu kek için yoğurmuş, ben diyeyim 80, siz diyin 100 kilo. Yaş olarak da en fazla 6. Bu başladı ağlamaya, annesi çaresiz, kadın ters bir şey yapsa tek koluyla yaralar annesini, belli ki doğurduğu çocuktan korkuyor kadıncağız.
Yolcular da ters ters bakmaya başlayınca, bizim avcı teyze kendisinden beklenmedik bir merhamet örneği gösterdi.
-kızım çocuğu bana ver, gel kucağıma evladım.
Ulan manyak teyze, kör müsün, çocuk dediğin senden iri, sen kalk onun kucağına otur, ölmek mi istiyorsun.
Kucak lafını duyan gürbüz çocuk, şirin iri, obez velet, kendisinden beklenmeyecek bir çeviklikle aradan sıyrılıp atladı teyzenin kucağına, ben ise sadece bir ses duydum.
-ÇATIRTTTT!!
Dedim eyvah gitti teyzenin bacaklar, kırıldı dizler, eridi menisküsler ama teyze sırıtıyordu, hiç de acı duyan bir hali yoktu. Sonra ağzıma sıçan şu sözcükler döküldü teyzenin ağzından.
-ay çantandan ses geldi, kırılacak bir şey mi vardı evladım, yumurta mı vardı yoksa, ay akmasın üzerime.
-LAAANNNNNNN!!!!!!
Kaydol:
Yorumlar (Atom)

















